• admin
  • 24.12.2025

Uyumadan Önce Son 30 Dakika Neden Bu Kadar Kritik?

Günün en sessiz anı gibi görünen uyku öncesi zaman, aslında zihnimizin en hassas olduğu aralıklardan biridir. Yatağa girmeden önce “biraz bakıp kapatırım” diye elimize aldığımız telefon, fark etmeden beynimize günün geri kalanından çok daha güçlü bir mesaj verir. Çünkü beyin, uykuya geçmeden hemen önce maruz kaldığı uyaranları günün özeti gibi algılar. Bu yüzden ekran ışığı, hızlı akan içerikler ve bitmeyen bildirimler yalnızca dikkatimizi değil, uykuya hazırlanan zihinsel ritmimizi de bozar.

Özellikle telefon, tablet ve bilgisayar ekranlarından yayılan mavi ışık, beynin “hala gündüz” sinyali almasına neden olur. Bu da uykuya geçişi kolaylaştıran melatonin hormonunun salgılanmasını geciktirir. Sonuç çoğu zaman tanıdıktır: yatağa girilmiş olsa bile uykuya dalamamak, sık sık uyanmak ya da sabahları dinlenmemiş hissetmek. Burada mesele yalnızca ışık değil; ekranda tüketilen içeriğin hızı ve duygusal yoğunluğu da zihni uyarır. Sosyal medyada gezinmek, haber okumak ya da kısa videolar izlemek, beyni “kapanışa” değil, tetikte kalmaya davet eder.

Oysa uyku öncesindeki son yarım saat, beynin yavaşlamayı öğrenmesi için bir geçiş alanıdır. Gün içinde yaşananların sindirilmesi, bedenin gevşemesi ve zihnin sakinleşmesi bu aralıkta gerçekleşir. Ekranlar bu alanı doldurduğunda, beden yatakta olsa bile zihin hâlâ günün içindedir. Bu yüzden uykuya geçişi zorlaştıran şey çoğu zaman “çok düşünmek” değil, beynin kapanmasına izin verilmemesidir.

Bu noktada amaç ekranı tamamen hayatımızdan çıkarmak değil; ona günün son sözünü söylettirmemektir. Ekransız geçen kısa bir kapanış ritmi—loş ışıkta oturmak, sessiz bir müzik dinlemek, birkaç sayfa kitap okumak ya da sadece durup nefes almak—beyne artık dinlenme zamanının geldiğini hatırlatır. Bu küçük değişiklik, uyku kalitesini artırdığı gibi sabah uyanıldığında hissedilen zihinsel açıklığı da belirgin şekilde etkiler.

Son 30 dakika, günün en küçük ama en etkili dilimlerinden biridir. Bu zamanı nasıl geçirdiğimiz, yalnızca o gecenin uykusunu değil, ertesi günkü ruh hâlimizi, dikkatimizi ve enerjimizi de şekillendirir. Ekranı biraz erken kenara bırakmak, aslında kendimize daha dinlenmiş bir yarın armağan etmektir.