SETAP Neden “Yasaklama Değil Yönlendirme” Diyor?
Dijital dünya artık çocukların hayatının ayrılmaz bir parçası. Öğrenirken, oyun oynarken ve sosyalleşirken ekranlar doğal olarak hayatın içinde yer alıyor. Bu noktada asıl soru, teknolojinin var olup olmaması değil; onunla nasıl bir ilişki kurulduğu. SETAP kapsamında düzenlenen ebeveyn farkındalık seminerlerinde de sıkça konuştuğumuz gibi, teknoloji ne başlı başına bir tehlike ne de sınırsız bir özgürlük alanı. Doğru yaklaşımla önemli bir fırsata dönüşebiliyor.
Birçok ebeveyn için ilk refleks, kontrolü sağlamak adına teknolojiyi tamamen yasaklamak oluyor. Ancak yapılan gözlemler ve seminerlerde paylaşılan deneyimler gösteriyor ki, katı yasaklar çoğu zaman beklenen etkiyi yaratmıyor. Aksine, yasaklanan şey çocuğun gözünde daha cazip hâle geliyor ve bu durum gizli kullanım, çatışma ve güvensizlik gibi yeni sorunları beraberinde getirebiliyor.

SETAP’ın “yasaklama değil yönlendirme” yaklaşımı tam da bu noktada devreye giriyor. Çocuğu sürecin dışında bırakan kurallar yerine, onu düşünmeye ve anlamaya davet eden bir rehberlik modeli öneriliyor. Çocuk, neden sınırlı süre ekran kullandığını, dijital içeriklerin onda nasıl duygular uyandırdığını ve teknolojiyle gerçek hayat arasında nasıl bir denge kurabileceğini fark ettiğinde, davranış çok daha kalıcı hâle geliyor.
Ekranı tamamen ortadan kaldırmak, çocuğun kendi sınırlarını tanıma ve öz denetim geliştirme fırsatını da elinden alabiliyor. Oysa yönlendirici bir yaklaşım, çocuğun ekran karşısındaki duygularını fark etmesine, ihtiyaçlarını ayırt etmesine ve kendi kararlarını vermesine alan açıyor. SETAP’ın vurguladığı sağlıklı teknolojik adaptasyon tam olarak bu noktada anlam kazanıyor.
Yönlendirme aynı zamanda teknolojiyi “yasak bir alan” olmaktan çıkarıp, günlük hayatın doğal bir parçası hâline getiriyor. Ailece belirlenen ekran kuralları, ekran sonrası planlanan ekran dışı etkinlikler ya da dijital içeriklere birlikte karar verilmesi gibi küçük adımlar, çocuğun teknolojiyle kurduğu ilişkiyi daha sağlıklı bir zemine taşıyor.
Bu süreçte ebeveynin rolü sandığımızdan çok daha belirleyici. Çocuklar, söylenenlerden çok gördüklerini örnek alıyor. Ebeveynin telefona verdiği molalar, ekranla kurduğu mesafe ve günlük alışkanlıkları, çocuk için en güçlü rehber hâline geliyor. Bu nedenle SETAP, ebeveynleri yasak koyan bir otorite olmaktan ziyade, teknoloji kullanımında yol gösteren birer rol model olmaya davet ediyor.
Sonuç olarak teknoloji bir sorun değil; doğru kullanıldığında güçlü bir araç. Kısa vadede sessizlik sağlayan yasaklar yerine, uzun vadede bilinç, sorumluluk ve denge kazandıran bir yaklaşım benimsendiğinde gerçek değişim mümkün oluyor. Çocuğun teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurması, kurallarla değil; birlikte inşa edilen bir dijital kültürle mümkün hâle geliyor.